- Çiçekler yağışlı havalarda kesilmemelidir. Böyle
havalarda kolayca çürürler.
- Çiçek kesimi günün erken saatlerinde yapılmalıdır. Bu
devrede bünyelerindeki su miktarı en üst seviyededir.
- Çiçek kesilirken saplar uzun ve kesitler düz
olmalıdır.
- Çiçeklerin konduğu vazolar serin yerlere
yerleştirilmelidir.
- Vazo içindeki çiçek saplarının çok az bir kısmı su
içindeki kalmalıdır.
- Vazodaki suya (karanfil için) 15gr/lt. hesabıyla
şeker katılmalıdır.
- Çiçeklerin sap uçları zaman zaman kesilmelidir.
BESİN
MADDESİ NOKSANLIKLARINDA ORTAYA ÇIKAN BELİRTİLER
Besin maddeleri noksanlıklarında ortaya çıkan
belirtiler gelişmenin zayıflaması, yalnız kökün gövdeye oranla daha güçlü bir
gelişim göstermesidir. (ki bu durum özellikle azot için söz konusudur.)
Noksanlığın uzun sürmesi durumunda ise belirtiler bitkilerin ölmesi, çiçek
oluşumunun zayıflaması, çiçek sayısının azalması, çiçeklerin küçük kalmaları ve
renklerinin de bozulmasıdır.
Besin maddeleri noksanlıklarında iç mekan süs
bitkilerinde ortaya çıkan belirtiler aşağıda verilmiştir;
1.
Azot Noksanlığı:
Azot bitki bünyesinde mobil (hareketli) halde olup,
yaşlı organlardan genç organlara kolaylıkla taşınır. Bu nedenle, azot
noksanlığı belirtileri önce yaşlı yapraklarda görülür. Azot azlığı durumunda,
yaşlı yapraklardaki proteinler aminoasitlere parçalanır ve genç yapraklara
taşınarak orada yeniden proteinlerin sentezine katılırlar. Azot noksanlığında
ilk belirti, yaşlı yapraklarda açık yeşil rengin oluşumu ve daha sonra
yeşilimsi sarı, sarımsı yeşil, sarı renk olarak daha şiddetli noksanlık halinde
kren rengine dönüşmeleridir. Üstteki genç yapraklar bu durumda yeşil renklerini
koruyabilir, ancak normalden daha küçük hale gelirler. Aşırı azot noksanlığı durumunda
kloroz bütün yaprak yüzeyini kaplar e yaşlı yapraklar nekroz oluşmadan önce genellikle
dökülür. Yaprak dökümünü aşağıdan yukarıya doğru bir yön izler. Ayrıca sürgün
oluşumu zayıflar, varolan sürgünler setreleşerek odunsu bir durum alır. Çiçek
oluşumu da azot noksanlığından etkilenir ve noksanlığın derecesine bağlı olarak
geriler. Oluşabilen çiçekler ise normalden küçük kalır ve renkleri bozulur.
Genellikle azot noksanlığına çiçeklerin dayanıklılığı iyidir. Kökler gövdeye
oranla daha uzun, yan kök oluşumu zayıf ve az, kök rengi beyaz olur. Azot
noksanlığı belirtileri özellikle Begonia, Euphorbia, Gardenia, Primula’da çok
karakteristiktir. Diğer bazı bitkiler ise azot noksanlığında daha başka
karakteristik belirtiler gösterebilir. Sözgelişi:
Begonia: Yapraklar
kenarlarından başlayarak kızarır ve kurur, daha sonra açık kahverenk oluşur.
Euphorbia pulcherrima: Yapraklar sarımsı yeşil, sürgün uçlarındaki yapraklar
ise koyu yeşil, yaşlı yapraklarda kahverengi benekler, iç tarafa bükülme,
çiçeklenme gecikmesi.
Ficus:
Genç yapraklar kırmızımtırak, yaşlı yapraklar sarımsı – yeşil renk alır.
Monstera:
Yapraklar aşağı doğru kıvrılır.
Rhododendron: Gelişme gerilemesi, çiçeklenme gecikmesi
Saintpaulia: Yapraklar sertleşir ve kahverengi – sarı renk alır.
2.
Fosfor Noksanlığı:
Belirtiler önce yaşlı yapraklarda başlar. İlk belirti,
yaprakların parlaklığının ve cilalı görünümünün kaybolarak donuk bir renk
almasıdır. Daha sonra yeşil renk arasında ve genellikle yaprağın alt
tarafındaki ana damarlar boyuncu kırmızı, sarı ve mavimsi pigmentler görülmeye
başlar. Noksanlık ilerledikçe bu renklenme durumu yaprakların diğer taraflarına
da yayılır. Bu süre içerisinde genç yapraklar yeşil kalır, ancak çoğu kez
normal büyüklüklerinin onda birine kadar küçülmüş durumdadır. Yaşlı yapraklar
genellikle nekrozdan önce veya ölmeden dökülür. Eğer dökülmezlerse yaprak uçlarından
nekroz başlar ve dibe doğru ilerler.
Fosfor noksanlığında gelişme zayıf, bitki sapı ince ve
yan dal oluşumu azdır. Tomurcuk ve çiçek oluşumunda şiddetli zararlanma görür.
Çiçekler normalden küçük ve renkleri bozuktur. Bazen erken çiçek dökümü ortaya
çıkabilir. Kök gelişimi zayıf ve özellikle kılcal kök sayısı azdır. Kökler
kırmızı – kahverengi görünümdedir. Yumru köklü bitkilerde de yumru oluşumu
gerilemektedir. Fosfor noksanlığında bitkilerin enfeksiyon hastalıklarına
yakalanma eğilimi artar. Bu belirtiler Aphelandra, Euphorbia, Gardenia ve
Rhododendron’da açık olarak gözlenebilir. Bunlardan ayrı olarak aşağıdaki
bitkilerde kendine özgü belirtiler ortaya çıkabilir:
Cyclamen: Normale
oranla iri yumru oluşumu, yaprak sapında ölü kahverengi benekler.
Euphorbia:
Yaşlı yapraklarda lekeler halinde renk açılması ve şiddetli yaprak dökümü.
Primula:
Yapraklar sarı – yeşil
3.
Potasyum Noksanlığı:
Noksanlık belirtileri önce yaşlı yapraklarda başlar.
Çoğu kez potasyum noksanlığı ile birlikte ortaya çıkan herhangi bir kloroz
yoktur. Fakat yaprakların belirli kısımları canlı veya yeşil halden nekrotik
yani kahverengi dönerler. Nekroz genellikle yaprak uçlarından veya alttaki
kenarlarından başlar ve yaprak tabanına doğru ilerler. Ya da yaprak tabanında
da şiddetli olmak üzere yaprak üzerinde muntazam olmayan benekler halinde
başlar. Bazen bu iki görünüme birden rastlanır. Dipteki yaprakların alt
tarafında ara sıra yağlı benekler oluşur ve daha sonra buralarda nekrotik
alanlar ortaya çıkar. Yaprak dökümü aşağıdan yukarıya doğru olur. Başlangıçta
gelişme kuvvetli ve sürgün oluşumu iyidir. Ancak çiçeklenme zamanında potasyum
noksanlığı belirtileri birdenbire kendini gösterir. Bitki çok çabuk solar,
tomurcuk oluşumu azalır ve çiçek büyüklüğü normal düzeye ulaşamaz, çiçek rengi
soluk kalır. Kökler uzun, yan kök oluşumu azdır. Kök görünümü sarımsı renkte ve
sümüksü bir durumdadır. Bitkinin mantari hatalıklara yakalanma eğilimi artar.
(Begonia, Gardenia, Primula). Potasyum noksanlığında diğer bazı bitkilerde
ortaya çıkan karakteristik belirtiler şöyledir.
Aechmea:
Yaprak ayasında açık renkli benekler dağınık halde görülür.
Camellia:
Yaprak ayasında açık kahverengi nekrozlar görülür rengi kuru doku paçacıkları
görülür.
Ficus:
Bu lekelerin etrafı daha koyu bir renkteki doku parçacıkları görülür. Bu
lekelerin etrafı daha koyu bir renkteki dokular ile çevrilmiştir. Yaprak orta
damarı sarı bir renk alır.
Monstera:
Gri – kahverengi görünümünde ölü doku parçacıkları görülür.
Rhododendron: Tomurcuk oluşumu döneminde yaprak yüzeyi büyüklü küçüklü menekşe
renkli lekeler ile örtülür, daha sonra bu yapraklar dökülür.
4.
Kalsiyum Noksanlığı:
Bundan önceki üç elementin tersine kalsiyum bitki
bünyesinde tümüyle immobil (hareketsiz) haldedir. Yani bitki bünyesinde yaşlı
organlarda genç organlara taşınmaz. Bu nedenle kalsiyum noksanlığında noksanlık
belirtileri önce bitkinin genç organlarında kendini gösterir. Uçta bulanan
(terminal) yapraklar herhangi bir kloroz görüntüsüne bürünmeksizin küçülür ve
yaşlı yapraklar kalın ve gevrek olurlar. Büyüme noktaları çoğunlukla öldüğü
gibi bitkide yeni sürgünler oluşmaz ve kök sistemi de zarar görür. Philodendron
scandens ve Rhaphidophora aurea kalsiyumun bitkilerde immobilizasyonuna
istisnai örneklerdir. Bu iki bitkide kalsiyum noksanlığının başlangıç belirtileri,
önce alt yapraklarda küçük sarı benekler halinde kendini gösterir, daha sonra
diğer yapraklara atlar. Noksanlığın daha ileri aşamalarıda hemen hemen bütün
yapraklar bu belirtiyi gösterir.
5.
Magnezyum Noksanlığı:
Noksanlık belirtesi önce alttaki yaşlı yapraklarda
başlar. İnce ağ şeklinde damarları olan yapraklarda noksanlık belirtisi çok
özgüldür. Klorofil oluşumunun azalması nedeniyle ortaya çıkan kloroz gerçekte
bronz sarısı renkte olup, bu nedenle
magnezyum noksanlığına “bronzlaşma hastalığı” da denir. Klorotik görünüm,
yaprak ucunda V şeklinde yeşil alan bırakılarak ilerler ve daha sonra yaprak
tabanında yine V şeklinde yeşil bir alan kalarak, orta kısımlar sararır.
Noksanlık ilerledikçe yaprak uçları önce yeşil rengini yitirir, bunun dip
kısımlar izler ve bu arada klorozun ilk göründüğü alttaki kenarlarda nekroz
başlar. Magnezyum noksanlığında çiçek oluşumu da önemli derece de azalır ve
kökler gövdeye oranla daha kısa bir görünüm alır.
6.
Kükürt Noksanlığı:
Yetiştiricilikte kükürt noksanlığı az görülür. Bunun
nedeni kullanılan çeşitli gübrelerin (amonyum sülfat, potasyum sülfat ve süper
fosfat) kükürt içermeleri ve bu yolla toprağa kükürt verilmiş olmasıdır.
Bununla birlikte yetiştiricilerin tümüyle sıvı gübreleme programlarına
dönmeleri ve kullanılan element kaynaklarının kükürt içermemesi nedeniyle
kükürt noksanlığı da sorun olmaya başlamıştır. Kükürt de toprakta yıkanabilir
bileşikler halinde bulunur. Ancak bitki bünyesinde hareketsizdir ve noksanlık
belirtileri önce genç yapraklarda başlar. Bir ölçüde azot noksanlığına benzer,
fakat azot noksanlığının tersine olarak daha genç yapraklarda ortaya çıkar.
Ayrıca damarları damar aralarından daha açık bir renk alır. Bitkinin gelişimi
zayıf ve kök rengi beyazdır.
7.
Demir Noksanlığı:
Demir bitki bünyesinde göreli olarak daha az hareketli
durumdadır. Bu nedenle, noksanlık belirtileri genç yapraklarda yaşlı
yapraklardan bir süre önce görülür ve genç yapraklar daha fazla etkilenir.
Tipik demir noksanlığı yaprak damarları arasının sararması ile başlar. Damarların
yeşil renklerinin korumalarına karşın, damarlar arası yeşilimsi sarı ve sarı
renk alır ve sonunda krem rengine döner. Noksanlığın ilerlemesi halinde yaprak
damarları da yeşil rengini yitirir ve bütün yaprak etkilenir. Yapraklar küçük
ve kesintili görünümlüdür. Demir noksanlığında gelişme zayıflar. Çiçekler
normalden küçük kalır ve renkleri beyaz olur. Kökler gövdeye oranla daha kısa
ve kahve renklidir.
8.
Manganez Noksanlığı:
Noksanlık belirtileri genç yapraklarda başlar ve demir
noksanlığına benzer. Demir noksanlığından farkı, ana ve ince damarlar boyunca
yeşil renk şeritlerinin daha belirgin ve geniş olması ve damarlara yakın
dokuları da kapsamasıdır. Ayrıca, yapraklarda damarlar arası sararma demir
noksanlığında olduğu gibi şiddetli olmayıp, yeşilimsi sarı durumdan ileriye
nadiren döner. Çoğu kez benzer yönleri nedeniyle manganez, magnezyum ve çinko
noksanlıklarına ilişkin belirtiler birbirleriyle karıştırılır. Noksanlıkları
halinde yapraklarda damarları arası sararma, manganezde önce genç yapraklarda
görülmesine karşın, magnezyumda bu sararma önce yaşlı yapraklarda görülür.
Çinkoda ise yapraklar şekil bozukluğunu da aynı zamanda gösterirler.
9.
Çinko Noksanlığı:
Çinko bitki bünyesinde hareketsizdir. Bu nedenle
noksanlık belirtileri önce genç dokularda başlar. Belirti yaprakların küçülmesi
şeklinde kendini gösterir. Yaprak genişliği, uzunluğuna göre daha hızlı küçülür
ve yaprak uzun şekilde görülür. Boğumlar arası son derece kısalır ve uçtaki
yapraklar “rozet” şeklini alır. İlginç olan başka bir nokta da yarı gölge veya
gölge yerlerde yetişen bitkilerde çinko noksanlığının bol ışıkta gelişen
bitkilere oranla daha kolay ortaya çıkmasıdır.
10. Bakır
Noksanlığı:
Bakır bitki bünyesinde hareketsizdir. Bu nedenler
noksanlık belirtileri önce genç organlarda görülür. Bakır noksanlığı bitkide
büyümenin şiddetli şekilde gerilemesine neden olur. Uçtaki yapraklar küçülerek
normal büyüklüklerinin beşte birine değin düşerler. Noksanlığın devam etmesi
halinde uç kısımlar ölür. Çok sayıda zayıf yan sürgün oluşur. Çiçek oluşumu ve
kök gelişimi de bakır noksanlığından etkilenir. Yaprakların dökülmesi yukarıdan
aşağıya doğru bir yön izler. Zararlanma özellikle sıcak güneşli günlerde
kendini gösterir.
11. Bor
Noksanlığı:
Bor noksanlığı önce boğum aralarının kısalmasıyla
kendini gösterir. Sap kısımları kalınlaşır, yapraklar küçülür ve sertleşir.
Gövdede boğumların hemen altında derinleşen siyah benekler oluşur.
12. Molibden
Noksanlığı:
Birçok geniş yapraklı bitkilerde molibden noksanlığına
“Şerit yaprak” adı verilir. Noksanlıktan etkilenen yapraklar pürüzlü, kalın ve
kösele gibidir. Yaprak kenarlı düzensiz şekilde eğilir, bükülür ve darlaşan
yapraklar kıvrılır. Molibden noksanlığı
Euphorbia pulcherrima’da yeni olgunlaşan yaprakların sararması şeklinde başlar
ve noksanlık ilerledikçe yaprak kenarlarında yanmalar görülebilir. Ayrıca
yapraklar karakteristik şekilde yukarı doğru kıvrılır.
BESİN
MADDESİ FAZLALIKLARINDA ORTAYA ÇIKAN BELİRTİLER
Besin maddeleri fazlalıkları da bitkilerde beslenme
düzeninin bozulmasına yol açmakta ve ayırt edici nitelikte bazı belirtilerin
ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Süs bitkilerinde her besin maddesinin
fazlalığına sık rastlanmaz, bu açıdan besin maddeleri arasında farklar
bulunmaktadır. Özellikle azot ve bor fazlalığından dolayı zararlanmalara sık sık
rastlanmasına karşın, fosforun fazlalığı toprakta çeşitli yollarda ve önemli
miktarda tutulması nedeniyle pek az rastlanan bir olgudur.
Besin maddeleri konsantrasyonunun fazlalığı bekti
gelişimi üzerine doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki şekilde olumsuz etki
yapmaktadır. Dolaylı etki, bazı besin maddeleri fazlalıklarının başka besin
maddelerini alınmalarının engellemesi ve bitkilerde bu besin maddelerinin
noksanlıklara neden olmasıdır. (Antagonist etki). Doğrudan etki ise, yetiştirme
ortamında aşırı mineral gübre kullanımı sonucu, tuz konsantrasyonunun artarak
bitkilerin su alımını etkilemesi ve dolayısıyla su düzeninin bozulmasıdır.
İç mekân süs bitkilerinde mineral gübrelerin aşırı
kullanımları, besin maddeleri fazlalıklarına neden olur. Bu durumda, önce
bitkilerde gelişme durur ve geriler, daha sonra yaprak kenarlarında kloroz,
nekroz gibi belirtiler ortaya çıkar. Köklerde yanmalar görülür ve sonunda bitki
ölebilir. Genel olarak çiçek oluşumu gecikir, bazen çiçek ortaya çıkmaz.
Bitkinin veya çiçeğin dayanıklılığı azalır.
Aşağıda besin maddeleri fazlalıklarında iç mekan süs
bitkilerinde ortaya çıkan zararlanmalar ayrı ayrı verilmiştir.
1.
Azot Fazlalığı:
Büyümede görülen aşırı gelişme nedeniyle dokular
yumuşak olur. Yapraklar koyu yeşil renkte, büyük ve şişkindir, üstlerinde
çoğunlukla nokta şeklinde kabarcıklar görülür. Genç yapraklarda şekil
bozuklukları ve yaprağın bir yanının kırmızı kahverengi oluğu gözlenir. Çiçek
oluşumu ve dayanıklılığı azalır, çiçeklerin renkleri bozulur. Bitkilerde
hastalıklara karşı duyarlık artar. Azotlu gübrelerin aşırı kullanımı ayrıca
bakır noksanlığına neden olur.
2.
Fosfor Fazlalığı:
Bitkiler klorozlu veya sarımsı yeşil renkli olur.
Yaprak kenarlarında önce sarı, sonraları kahverengi kırmızı beneklenme görülür.
Daha sonra beneklenen kısımlar ölür. Zararlanmalar çoğunlukla demir, çinko,
bakır gibi mikro besin maddelerinin tutulmalarıyla ilgili bulunmaktadır.
3.
Potasyum Fazlalığı:
Yaşlı yapraklarda zamanından önce sararmalar görülür.
Çiçekler küçük, yaprak rengi beyazımsı yeşil olur. Potasyumlu gübrelerin aşırı
kullanımı bitkilerin azot, kalsiyum ve manganez alımlarının önemli derecede
etkiler.
4.
Kalsiyum Fazlalığı:
Fazla kalsiyum demir, manganez ve bor gibi mikro besin
maddelerinin alımlarını engeller ve bunlara ilişkin noksanlık belirtilerinin
ortaya çıkmasına neden olur.
5.
Magnezyum Fazlalığı:
Yetiştirme materyali olarak turbanın kullanılması
halinde fazla magnezyum üründe önemli azalmalara neden olur.
6.
Kükürt Fazlalığı:
Yapraklar beyazımsı yeşil renk alır. Fazla sülfat
ayrıca yaşlı yapraklarda kırmızı mor beneklerin ortaya çıkmasına neden olur.
7.
Demir Fazlalığı:
Rhododendron simsii’de her ne kadar demir noksanlığı
sık görülmekle birlikte, demirin aşırısı gelişmenin zayıflamasına, çiçek
oluşumunun azalmasına, yaprak uçlarının ölmesine neden olur. Demir fazlalığı
belirtileri fosfor noksanlığı belirtilerine benzerlik gösterir.
8.
Manganez Fazlalığı:
Manganez fazlalığı demir noksanlığına neden olur.
9.
Çinko Fazlalığı:
Fazla çinko bitkilerde önce kloroza, sonra ölüme neden
olur.
10. Bakır
Fazlalığı:
Fazla bakır demir klorozuna neden olur. ayırt edici
nitelik olarak, bitki yaprakları önce açık yeşil, sonraları kahverengine döner.
Daha sonra ölü benekler görülen yapraklar dökülür. Bakır fazlalığı ayrıca
molibdenin alımını olumsuz yönde etkiler.
11. Bor
Fazlalığı:
Yaprak kenarları kıvrılır ve ölür. İleri aşamada
yaprakların iç kısmında nekrozlu benekler oluşur ve yapraklar aşağıdan yukarıya
doğru bir yön izleyerek dökülür. Genç yapraklarda da şekil bozuklukları ve
kloroz görülür. Çiçekler ise normalden küçük ve renkleri solgun olur.
12. Klor
Fazlalığı:
Yaprak uçlarında ölme ve yaprak kenarlarında yanma,
yaprak renginin kahverengi ile kırmızı kahverengi arasında değişmesi klor
fazlalığının tipik bir belirtisidir.
İç mekan süs bitkilerinin tuz konsantrasyonuna
duyarlılık açısından aralarında farklar bulunmaktadır. Tuza duyarlılık ile
bitkilerin besin maddesi gereksinimleri arasında bir ilişki vardır. Besin
maddelerine gereksinimi fazla olan bitkilerin tuza duyarlılıkları az, buna
karşılık besin maddelerine gereksinimi az olan bitkilerin tuza duyarlılıkları
fazladır. Bir kısım bitkilerin tuza duyarlılıkları ise orta derecededir.
HASTALIKLAR
FİZYOLOJİK
HASTALIKLAR
KLOROZ (SARARMA)
Kloroz, yaprakların açık yeşilden sarıya değin değişen
bir renk alması, kısaca “sararma”dır. Genel olarak sararma sürgün uçlarından
geriye doğru ilerler. Yapraklarda damarlar arasında oluşur. Ancak damarlar
yeşil renklerini uzun süre korurlar. İleri dönemde yaprağın tümü sararır ve
kenarlardan başlayarak kururlar.
Anormal madde değişimi belirtisi olan klorozun başlıca
nedenleri şunlardır:
-
Özellikle kışın
saksı toprağının gereğinde fazla nemli tutulması (Ficus, Gardenia, Sansevieria)
-
Saksı toprağının
çok kuru kalması
-
Saksı toprağının
fazla miktarda kil içermesi nedeniyle yeterli bir havalanmaya olanak vermemesi,
-
Saksı
değiştirmede geç kalınması dolayısıyla bitki köklerinin keçeleşmesi,
-
Azot, magnezyum,
demir, mangan gibi besin maddelerinin noksanlıkları,
-
Kalsiyum (kireç),
çinko, bakır, klor gibi besin maddelerinin fazlalıkları,
-
Bazı duyarlı
bitkilerin doğrudan doğruya güneş ışığı alan yerlerde bulundurulması (Monstera,
Saintpaulia)
-
Bitkinin
bulundurulduğu yerin sıcaklığının çok yüksek olması,
-
Bitkinin kışın
soğuk yerlerde muhafaza edilmesi (Asparagus, Gardenia).
-
Bitkinin
özellikle kışın orantılı nemi çok düşük yerlerde bulundurulması (Ficus)
-
Bitkinin
özellikle Sonbahar ve kış aylarında çok gölge yerlerde bulundurulması (Ficus,
Philodendron)
-
Bazı bitkilerde
dinlenme döneminin başlaması (Caladium Hippeastrum, Sinningia, Zantedeschia)
YAPRAK UÇ VE
KENARLARINDA SARARMA VE KURUMALAR
Çoğu zaman bitkilerin
yaprak uçlarında ve kenarlarında sarı, kahverengi lekeler ve daha sonra
kurumalar görülür. Bunun başlıca nedenleri şöyle sıralanabilir:
-
Saksı toprağının
veya bitkiye verilen suyun fazla miktarda kireç içermesi (Anthurium, Gardenia)
-
Bitkinin fazla
klor içeren su ile sulanması (Cyperus).
-
Saksı toprağının
çok kuru bırakılması (Microcoelum, Phoenix)
-
Bitkinin
bulunduğu yerin havalandırılmaması,
-
Orantılı nemin
düşük olması (Caladium, Cyperus, Sinningia).
-
Potasyum
noksanlığı
-
Bitkinin yakıcı
güneş ışığı altında bırakılması (Sansevieria).
-
Bitkinin yoğun
gölge yerlerde bulundurulması (Pilea)
YAPRAKLARDA ŞİŞKİNLİK (ÖDEM)
Bu bozukluk özellikle
Pelargonium peltatum ve Kalanchoe gibi bazı saksı bitkilerinde görülür. Diğer
konukçular arasında Ficus, Hedera, Pelargonium zonale ve Pilea sayılabilir.
En belirgin simptomu
(belirtisi) yaprakların alt yüzünde görülen toplu iğne başı büyüklüğünde
kabarcıklar veya mantarlaşmış şişkinliklerdedir. Bazen yaprağın alt yüzünün
tamamı etkilenebilir. Bitkinin gelişimi normal olup, sorun yalnızca Pazar
kalitesini etkileyebilir. Ödem genellikle su alımının, su kaybını aştığı
durumlarda ortaya çıkar ve özellikle yaprakların alt yüzündeki stomaların
çevresinde ve için su ile dolu alanlar oluşur. Bu durum çoğu kez orantılı neve
toprak sıcaklığının yüksek olduğu koşullarda ortaya çıkar. Kimi zaman
yapraklara yapılan püskürtmeler veya çeşitli kalıntılar yaprak yüzeyindeki
stomaları ve diğer gözenekleri etkili biçimde tıkayarak bu bozukluğa neden
olabilirler. Zararlanan yaprak dokularına bazen Alternaria sp., Botrytis
cinerea ve Yaş çürüklük bakterileri gibi ikincil hastalık etmenleri
yerleşebilir.
Bu bozukluk, öncelikle
yüksek orantılı nem ve yüksük toprak sıcaklığı gibi bozukluğa neden olan çevre
koşullarını düzeltmekle önlenebilir. Etkilenen bitkiler hava akımına izin
verecek yerlere konulmalı, sulama daha seyrek yapılmalıdır.
ALACA YAPRAKLARIN YEŞİLE DÖNMESİ
Alaca yapraklara sahip
olan bazı süs bitkilerinin yapraklarının kimi zaman daha solgun bir görünüm
aldığı ve alacalı kısımların giderek yeşil renge dönüştüğü görülür. Bunun
başlıca nedenleri şöyle sıralanabilir.
-
Gereğinden çok
azotlu gübre verilmesi (Dracaena, Vriesea)
-
Bitkilerin yoğun
gölge yerlerde bulundurulması (Aspidistra Coleus, Hedera Rhaphidophora,
Sansevieria, Tradescantia, Zebrina)
-
Bitkilerin çok
aydınlık yerlerde bulundurulması (Dracaena, Vriesea)
-
Bitkilerin çok
serin yerlerde bulundurulması (Dracaena)
YAPRAK DÖKÜLMESİ
İç mekân süs bitkilerinde
yaprakların çoğu kez nekroz oluşmadan (yaprak dokular ölmeden) önce
dökülmelerine yol açan başlıca nedenler şu şekilde sıralanabilir:
-
Kışın saksı
toprağının çok nemli tutulması (Ficus, Hoya, Peperomia, Saintpaulia)
-
Çiçekli halde
iken bitkiye çok su verilmesi (Poinsettia)
-
Saksı toprağının
çok kuru bırakılması (Rhododendron)
-
Yeterli bir
havalanmaya olanak vermeyen sıkışmış saksı toprağı,
-
Saksı değiştirme
sırasında köklerin çok fazla budanması,
-
Temel besin
maddelerinin (N,P,K) noksanlıkları
-
Kışın bitkilerin
düşük sıcaklıklarda muhafaza edilmesi (Ficus, İmpatiens, Klanchoe)
-
Çiçekli halde
iken bitkinin gereği kadar sıcak bir yerde bulundurulmaması (Poinsettia)
-
Ani sıcaklık
değişmeleri (Codiaeum)
-
Bitkinin
özellikle kışın orantılı nemi düşük yerlerde bulundurulması (Aphelandra, Coleus,
Codiaeum, Dracaena, Ficus, Peperomia, Rhaphidophora)
-
Bitkinin hava
akımında bırakılması (Fuchsia)
-
Havalandırma
noksanlığı (Coleus, Ficus, Fuchsia)
-
Bitkinin kışın
yoğun gölge yerlerde bulundurulması (Begonia rex)
TOMURCUK OLUŞMAMASI VEYA AÇILMAMASI
Bazı süs bitkilerinde
vegetatif gelişmenin iyi olmasına karşın, çiçek tomurcuklarının oluşmadığı,
açılmadığı veya bu durumların geciktiği görülür. Bunu başlıca nedenleri şöyle
sıralanabilir.
-
Saksı toprağının
kuru tutulması
-
Azot fazlalığı
-
Fosfor ve potasyum
noksanlıkları
-
Yüksek sıcaklık
(Cyclamen, Saintpaulis)
-
Düşük sıcaklık
(İmpatiens)
-
Orantılı nemin
düşük olması
-
Bitkinin doğrudan
güneş ışığı altında bırakılması (Saintpaulia)
-
Bitkinin yoğun
gölgede bırakılması
-
Bazı bitkilerde
dinlenme döneminin geçirilmesi (Bougainvillea)
TOMURCUK DÖKÜLMESİ
Bazı koşullarda bitkilerde
çiçek tomurcuklarının oluşmasına karşı açmadan döküldükleri görülür. Bunun
başlıca nedenleri şöyle sıralanabilir:
-
Saksı toprağının
çok nemli tutulması (Camellia, Fuchsia, Rhododendron)
-
Saksı toprağının
kuru kalması (Rhododendron)
-
Azotça zengin
gübreleme sonucu sağlanan hızlı gelişme,
-
Fosfor noksanlığı
-
Bazı bitkilerin
doğrudan güneş ışığı altında bırakılması (Fuchsia)
-
Yüksek sıcaklık
(Camellia)
-
Düşük sıcaklık
-
Ani sıcaklık
değişmeleri (Camellia, Poinsettia)
-
Hava orantılı
neminin düşüklüğü,
-
Tomurcukta olan
bitkinin yerinin değiştirilmesi (Camellia)
-
Bitkinin hava
cereyanında bırakılması (Fuchsia)
-
Yetersiz
havalandırma (Oksijen azlığı)
-
Bitkinin çok
gölge yerlerde bulundurulması (Camellia)
GELİŞME GERİLİĞİ
Bitkilerin genel
gelişiminde duraklamaya yol açan başlıca nendeler şu şekilde sıralanabilir:
-
Bitkinin su
isteklerinin sürekli olarak düşük oranda karşılanması
-
Bitki besin
maddelerinin noksanlıkları
-
Saksı
değiştirmede geç kalınması sonucu toprakta besin maddelerin yitirilmesi
-
Saksı
değiştirmede geç kalınmasından dolayı bitki köklerinin tüm saksıyı kaplaması ve
keçeleşmesi
-
Bitkinin uzun
süre gerekenden düşük sıcaklıktaki yerlerde bulundurulması
-
Bitkinin
bulundurulduğu yerde orantılı nemin çok düşük olması
DİĞER FİZYOLOJİK BOZUKLUKLAR
-
Bitkilerde uzun
boğum dolayısıyla yapraklarının (Philodendron, Dhaphidophora) uzun yaprak
saplarını (Monstera, Saintpaulia), dallanmayan uzun sürgünlerin (Asparagus),
dar ve uzun yaprakların (Sansevieria) oluşmasının nedeni, özellikle Sonbahar ve
kış aylarında çok gölge yerlerde bulundurulmamalıdır.
-
Yapraklarda
sarımsı veya şeffaf renkte içeri doğru çökme gösteren lekelerin oluşmasının
nedeni, bitkilerin güneşli pencere kenarlarında bulundurmasıdır. (Adiantum, Begonia,
Nephrolepis, Platycerium, Saintpaula, Sinningia)
-
Yapraklarda koyu
kahverengi lekeler oluşmasının nedeni yapraklara su püskürtüldüğünde güneş
yapmasıdır.
-
Yapraklarda
kızarmaya fosfor noksanlığı neden olabilmektedir. Bazı bitkilerin fazla güneşli
yerlerde bulundurulması sonucu da yapraklarda kızarmaya rastlanır. (Zebrina)
-
Yaprakların
aşağıya doğru sarkmalarının nedenleri, saksı toprağının kuru bırakılması,
bitkilerin çok sıcak veya çok soğuk yerlerde bulundurulması veya kök
zararlanmalarıdır.
-
Genç sürgünlerde
görülen kurumaların nedenleri, kışın bitkileri çok su verilmesi (Hoya), saksı
toprağının çok kuru bırakılması veya orantılı nemi çok düşük yerlerde
bulundurulmalardır. (Asparagus)
-
Çiçek renginde
görülen bozukluğun nedenleri, bitkinin elverişsiz çevre koşullarında
bulundurulması (söz gelişi, Primula’nın çok sıcak yerlerde bırakılması) ve
temel maddelerinin (N, P ve K) noksanlığıdır.
-
Çiçek saplarının
kısa kalmasının nedenleri, saksı toprağının çok nemli tutulması veya çok kuru
bırakılması, temel besin maddelerinin noksanlığı, saksı değiştirmede geç
kalınması, kuvvetli sıcaklık değişmeleri, düşük sıcaklı, çiçek sapı gelişimi
sırasında sıcaklığın düşük olması, dinlenme döneminde bitkiye fazla su
verilmesi veya çok sıcak ve aydınlık yerlerde bulundurulmasıdır.
Bitkilerde görülen kök ve gövde çürüklerinin nedeni genellikle kışın
saksı toprağının gereğinden çok nemli tutulması (fazla sulama)dır. (Adiantum,
Agave, Citrus, Gasteria, Hoya, Rhaphidophora, Saintpaulia, Sansevieria)